quisatzh's avatar

quisatzh

Yamaç
49 Watchers33 Deviations
14.9K
Pageviews

Tag m lan gene?

3 min read
Bu kez :iconxelibone: tarafından taglandım, lakin özellik sayısı 8, eh aradan henüz çok zaman geçmediğine göre işi çakallığa vurup aşağıdaki 6 saçmalığım üzerine 2 tane daha eklersem yeterli sayıya ulaşırım. artık kusura bakmaz xelibone da, bakmaz bakmaz üşengeç bir insanım ne yapayım...


1. Kitap, gazete okurken herhangi bir ayrı yazılması gerekirken birleşik yazılan "mi" eki, "de" bağlacı falan, ya da virgül olması gerekirken olmayan bir satır, tüm cinleri tepeme çıkarıyor. O kitabı yakmak, yayınevini kurşunlamak, editörü parça parça etmek istiyorum. Sorun yazardaysa, o köşe yazısını/kitabı okumam hayatta.

2. Doğum günümü kutlamayın ulan!!! Yaşlandığımı hissediyorum.

3. Sabit duran şeyleri sevmiyorum, sabit fikirleri, sabit çevreyi, sabit bir eşyayı. Yer değiştirmeli, en azından ben yer değiştirmeliyim, evet evet ben yer değiştirmeliyim. Zaten hep gidicem ben. Hep gidicem. Hep hep hep...

4. Yanlış yüzyılda yanlış yerde doğduğumu, en azından 85-87 arası neslin kayip ve bahtsız olduğunu düşünürüm. En tırtı da 87'dir ha... Neyse yüzyıl meselesine gelince. Bana bir 1700ler falan yakışır derim kendi kendime. Ya da İspanya İç savaşı, ya da Ekim Devrimi, ya da Ursula LeGuin'in Dispossesed romanında, Anarres'te doğmuş olmayı dilerdim. Ciddi bir takıntı halinde hem de. Hayatımı etkileyecek şekilde.

5. İtiraf sayfası oldu burası ama fiziksel görünümle ilgili fena problemlerim var gibi geliyor bazen bana. Detaya girmicem.

6. Bilgisayarcı olmasam Sinemacı olurdum. Uçlarda yaşıyorum yani Ama sayısal seçtim işte b.k var gibi. Ha pişman mıyım? Değilim. Ama işte her bi s.kle ilgilenince bi s.kte tutunamıyoruz. Ortalama bir siyaset bilimi öğrencisinden daha sağlam politik görüşüm ve siyaset ilgim, ortalama bir edebiyatçıdan daha sağlam edebi bilgim, ortalama bir eleştirmenden daha iyi analizlerim, ve ortalama bir ODTÜlü mühendisten daha çok kendini beğenmişliğim var.

7. Şu an anarşik geçinirken potansiyel patron olup işçileri asgari ücretle falan eşşek gibi çalıştıracağını düşündükçe kahrolan bir insanım. Kendime karşı dürüst olabilsem keşke. Bu ne riyakarlıktır? Bu ne iki yüzlülüktür? Bu ne iğrenç bir dünyadır? Bu nasıl bir saçmalıktır?

8. Herhangi bir şeye karşı şiddet kullanmadığım için insanların bana öcü gibi bakmasını seviyorum. Eskiden rahatsız ederdi, artık rahatsız eden daha önemli şeyler var kafamda. Şiddetine deee, silahına daaa, öcüsüne deee...

Bonus: Şarap severim. Kaliteli şarabı da severim ama en çok kopeköldüreni severim. Ama Cumartesi değil... İğrenç cumartesi. Bu kadarı garip değil, ama şaraptan anlayıp ciddi ciddi ilgilenmem garip olabilir.


Barışarock'a bekliyor idim herkesi efenim. Çok eğlenceliydi laaan Şimdi benim de taglamam lazım di mi birilerini?
Al sana taglananlar listesi:

Tag nedir bilmeyenler için: yaptığımı yapın, en salak sekkiz özelliğinizi yazın. Kim daha acayip.

:iconbloodlight::iconganima::iconsobrepena::iconcukuturko::iconnidalap::iconshidikuj:
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

Obarey

1 min read
Kısacık 1 adet jurnal yazasım geldi. 3 adet festival bir de serzenişten ibaret:
festivaller:
www.wacken.com/en/woa2007/main…
www.swedenrock.com/img/a3_fina…
www.graspop.be/img/pages/groot…
serzeniş:
Bi bunlara bak, bi de bizim masstival'a bak şimdi... Töbe töbe.. Yuhh
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

105

2 min read
105
Vay anasını. Çok olmuş be..
Acaba ne ki bu 105? Çok yoruldum 105'ten sonra yazarım ne olduğunu. Hadi küçük bilmecemiz olsun bu da. 105.

Bilindi 105

Evet, artık bilindiği gibi Nazım Hikmet'in Doğum günü idi dün. 105. tarafından. Evet, bu adamı kendi yöntemlerimle, rakı ile alkolle andım. Kendi kendime, kendi adıma. Dün akşam. Bir ritüel havasında. Da sorun şu ki ben aslında Nazım'a değil de kendi 5 yılıma içtim gibi geldi.

2002. Nazım Hikmet'in doğumunun yüzüncü yıldönümü adına Unesco o seneyi Nazım Hikmet yılı ilan etmişti ya. Hayır BM'yi çok sevdiğimden ve umursadığımdan değil. Burada sadece bir zaman ölçütü var. 2002-2007 arası. İşte o yıldan aslında sadece bir kaç ay uzaktayız gibi yaşıyordum hayatımı. Çok önemli değil hani kaç ay uzakta olduğum aslında. Daha doğrusu çok önemli OLMAZDI hayattan sıkılacak kadar uzun yaşayacağımı bilseydim. Ama şu an biliyorum, sıkılmayacağım, sıkılacak kadar uzak yaşamayacağım ve bir kaç ay içine sığdı şu 5 yıl.Zamanın göreliliği tabi.
Hızlı, yavaş, daha yavaş, çok hızlı, en hızlı? Hangimizin hayatı hangi kategoride diye düşünüyorum bazen. Ve düşündükçe daha çok seviyorum ben Einstein'ı. Atom bombası yaptı diye değil, göreliliği buldu diye. Hem de nefret ediyorum teoremleri atom bombasına gitti diye...
Ama konumuz Einstein değil. 62 yılı bir kaç ay içinde yaşayan Nazım Hikmet, tıpkı benim gibi, tıpkı dünyanın hayattan sıkılmamış geri kalanı gibi. (15 Ocak 1902) 20 Kasım 1901 - 3 temmuz 1963. 61.5 sene işte. Bir kaç ay içinde. Ama daha büyük bir hayat, şiirle edebiyatla, mücadeleyle yoğurulmuş bir hayat, sevgiyle, vatan hasretiyle tükenmiş bir hayat

Ben ne yaptım peki?
Hiç.
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

Hmmm

2 min read
www.hurriyet.com.tr/gundem/500…
İmdat, moralim bozuluyor, sinirlerim boşalıyor, neden orada değildim diyorum, kendime kızıyorum.

imagine there's no heaven,
it's easy if you try,
no hell, below us,
above us only sky,
imagine all the people
living for today...

imagine there's no countries,
it isn't hard to do,
nothing to kill or die for,
no religion too,
imagine all the people
living life in peace...

you may say i'm a dreamer,
but im not the only one,
i hope some day you'll join us,
and the world will live as one.

imagine no possessions,
i wonder if you can,
no need for greed or hunger,
a brotherhood of man,
imagine all the people
sharing all the world...

you may say i'm a dreamer,
but im not the only one,
i hope some day you'll join us,
and the world will live as one

Bu şarkı da anlamını yitiriyor gün geçtikçe. Ve iki damla gözyaşı süzülüyor yanaklarımdan. Hergün, her saat, her saniye. Buna izin vermemek için,
İstanbul'dakiler: 1 Eylül'de Saat 19:00'da Taksim Galatasaray Meydanı'nda
Ankara'dakiler: 2 Eylül'de Saat 19:00'da ODTÜ vişnelik çim anfi.
Daha da önemlisi: 5 Eylül'de gene Ankara'dayız.

Ayrıntılar için bkz: www.kureselbarisveadalet.org/b…
1 1 1 mart daha!!
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
Duygu:  
1. Duyularla algılama, his:
   "Bitkilerde duygu var mı?"- .
2. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim:
   "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir."- B. Felek.
3. Önsezi:
   "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır."- A. Gündüz.
4. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği.
5. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik:
    "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı."- P. Safa.

Demiş TDK. Çok düz ve direk ifadeler tabi. Duygusu yok zaten TDK'nın, kurumların ve bilimum nesnelerin, kitapların, masaların, saatlerin, zamanın, ölümün. Hiç bir şey hissetmezler ki onlar. Çünkü ne salgı bezlerine, ne sinirlere sahipler, ne de bir ruha. Yok bugün bu jurnalde sıradan duygu tanımına uyan türdeki duygulardan bahsetmeyeceğim. Yukarıdaki tanımların hepsinin toplamından ve tüm güzel kavramların içinde yeşerdiği nadide bir çiçekten bahsedeceğim, duygudan, Duygu'mdan söz edeceğim. TDK bile gelse bu duygunun içini boşaltamaz. Ama işte ayrılık bu ne yandan vurduğu belli olmuyor.

Evet çok seviyordum, evet aşıktım, evet beni o derece etkileyen biri daha önce karşıma çıkmamıştı. Ama hayır, düzeyli, platonik bir aşktı benimki. Ne ben onu görmüştüm, ne o benimle konuşmuştu daha önce. Güzeldi güzel olmasına ama güzelliği değildi ki beni etkileyen. İçindeki sönmeyen devrimci ruhu, kocaman, korkusuz yüreği ve bilgi dolu kafasının içiydi esas ilgimi çekmesinin nedeni. Hoş ben çok geç tanışmıştım Duygu'yla bir 87'li insan evladı olarak. Ama şanslıydım, hiç tanımayanlar olduğu için. Bazıları aynı dönemde yaşasalar da tanımamışlardı. Üzülüyordum onlar için. Bazıları tanımak istemiyordu, acıyordum. Erkekseler eşlerine acıyordum, kadınlarınsa ta kendilerine acıyordum. Ama şimdi, bu kara günde kendime acıyorum. Duygu'suz kaldığım için. Bir türlü tanışma fırsatı elime geçmediği için, tanışmak için çabalamadığım için.

Çoğumuz, ki buna ben de dahil, onu "Kadının adı yok romanıyla tanıdık. 1987'de yazılmış bu roman çok başarılı oldu. Yasaklanmasından da belli zaten bu başarısı. Çünkü Duygu'cum bir tabuyu yıkmıştı orada. Bir kadın bir Türk romanında ilk kez babasına karşı çıkıyordu. Baba erkti, erke karşı çıkmak aslında topluma karşı çıkmak değil miydi? Gene ilk kez bir kadın erkeklerin dünyasından sıyrılp çıkmayı başarıyordu romanda. Ayrıntı vermeyeyim, gidin tez elden okuyun. 50 küsuruncu baskısı yolda bildiğim kadarıyla. 14 ayrı dile çevrildi, Atıf Yılmaz filmini çekti, ve evet yasaklanmakta haklıydı o kitap.

Sonra işte bilirsiniz, işyerinde ahlak ile ilgili madde uyarınca tazminatsız atıldı gazeteden, sonra Kadınca dergisinde yazdı, Vatan'a geçti, sözünü sakınmadı kimseden orada da. Nerede bir kadın kötü muamele görüyorsa oradaydı. Yeri geldi bir Güzin Abla oldu, yeri geldi, Panter Emel. Kadınlar eğer birazcık bile haklarını öğrendilerse bunda Duygu Asena'nın büyük katkısı vardır. Türk kadınına kadınlığını, cinsel hakkını öğretmeye çalıştı. Kadınların da sevişebileceği, orgazm bile olabileceğini, dayak yemeye razı gelmemelerini, erkeklerle eşit olduklarını öğretmeye çalıştı. Çalıştı işte, mücadele etti hep mücadele etti.

İşte 2004'teki o hain tümör Duygu'mu vurana kadar. Sonra bir ameliyat geçirdi. Ve Duygu artık eski Duygu değildi. Yazmayı bile bıraktı. Onu atlattı atlatıyor derken... atlatamadı.

Çok erken geldi ölüm Duygu'm için, Duygu'muz için. "Her ölüm erken ölümdür" demiş şair. Evet ama Duygu'nun daha konuşacak konuları, yapacak röportajları, yazacak kitapları vardı. Ne bileyim işte iyiler hep erken ölüyor galiba.

Güle güle büyük yürekli küçük kız, güle güle ey kadınımın sesi, güle güle devrimci yoldaşım, güle güle... Umarım izliyorsundur yukarıdan, umarım hiç bir kadına zulm edilmemesi için melekleri gözcü yapmışsındır. Bit enselerinde tamam mı...

Seni seven dostun, dostların adına...
Quisatzh...


Edit: 20 Haziran'da saat 15:00'te Kadıköy, İskele Meydanı'nda olacağım Küresel BAK ile birlikte, sizi de bekliyorum. Bunu okuyan gelsin.
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
Featured

Tag m lan gene? by quisatzh, journal

Obarey by quisatzh, journal

105 by quisatzh, journal

Hmmm by quisatzh, journal

Duygusuz muyum neyim ben? by quisatzh, journal